Akademisyen, hukukçu, siyasetçi Bahadır Erdem bir roman yazdı.br br Evet, yanlış okumadınız: Roman.br br Şaşırdınız mı? Şaşırmayın demek isterdim ama haklısınız.br br Çünkü onu yıllardır ekranlarda hukukçu ve siyasetçi kimliğiyle tanıyorsunuz.br br Ama bu kez karşımızda bambaşka bir Bahadır Erdem var: Yüreğinin “çocuk yerinden” yazan, kırılganlığını saklamayan, sevgisizliğin izini süren bir yazar.br br Kırmızı Kedi’den çıkan Baba Oğul Hikâyeleri, onun deyimiyle uzun yıllardır çekmecesinde bekleyen bir metin.br br Bir ilk roman.br br Ama içeriği sahici ve sıcacık. Malatya’dan Moda’ya uzanan bir aile tarihi.br br Kadınların dönüştürücü gücü…br br Anneler, büyükbabalar, büyükanneler, oğullar, halalar, teyzeler…br br Ve her satırda yankılanan hüzünler, şefkat eksikliği ve sevinçler.br br Baba Oğul Hikâyeleri, zaman zaman çocuğun şaşkın bakışıyla, zaman zaman da yetişkinin pişmanlığıyla anlatılıyor.br br Bir yanıyla çocukluğa, diğer yanıyla babalığa tutulan içten bir ışık bu. Ve Bahadır Erdem’in sözleriyle: “Babaların iktidar koltuklarını kolay kolay bırakmaması sadece siyasetin değil hayatın da meselesi.”br br T24 stüdyolarında buluştuk. Baba Oğul Hikâyeleri üzerinden yalnızca edebiyatı değil, geçmişi, çocukluğu ve kaçınılmaz olarak siyaseti de konuştuk. Çünkü o da söylüyor: “Hayatın olduğu yerde siyaset vardır.” Sohbetimizde bir romanın arka planını değil, Bahadır Erdem’in iç dünyasını da bulacaksınız.